Tek Yürek İmalat-ı Harbiye, çalıştıkları fabrikada kendi aralarında takım kurarak futbol oynamaya başlayan İmalat-ı Harbiyeli işçilerin hem duygusal hem de ilham verici hikayesini konu ediyor. 1910 yılında Osmanlı Devleti, zor bir dönemden geçmektedir. İmalat-ı Harbiyeli işçiler, cephane üreten fabrikalarda canla başla çalışarak memleketlerinin savunmasında hayati bir rol üstlenirler. Ancak onların hayatı sadece çalışmaktan ibaret değildir. Bu işçiler, aralarındaki dayanışmayı ve kardeşliği pekiştirmek için bir futbol takımı kurar ve kısa sürede bu spor, onların hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelir.
Başlangıçta eğlenceli bir uğraş ve günlük sıkıntılardan bir kaçış olarak gördükleri futbol, çok geçmeden daha büyük bir anlam kazanır. O yıllarda Osmanlı topraklarında futbol ligleri, genellikle yabancıların ve azınlıkların kontrolündedir. Bu ortamda İmalat-ı Harbiyeli işçiler, Fransızların kontrolündeki bir ligde futbol oynamaya başlar. Her maç, sadece sahada kazanılan ya da kaybedilen bir mücadele değil, aynı zamanda milli bir gururun ve dayanışmanın ifadesi haline gelir. Onlar, sahada aldıkları her galibiyetle birer milli kahraman gibi görülür. Çünkü futbol onlar için bir sporun ötesinde, memleket sevgisinin ve bağımsızlık mücadelesinin sembolü olur.
ART DIRECTION
Yaratıcılık ve estetiğin buluştuğu nokta olan sanat yönetiminde, hikayenin ruhunu yansıtmak için detaylara önem verildi. Tek Yürek İmalat-ı Harbiye’nin tarihi atmosferini ve duygusal derinliğini, dönemin ruhuna uygun görsel kompozisyonlarla desteklemek hedeflendi. Kostüm, mekan ve renk paleti seçimiyle izleyicinin kendini o dönemin içinde hissetmesi sağlandı. Her sahne, hikayenin özünü yansıtacak şekilde titizlikle tasarlandı.
PHOTOGRAPHY
Fotoğrafçılıkta, geçmiş ve bugünü harmanlayan çarpıcı kareler yaratıldı. İmalat-ı Harbiyeli işçilerin mücadelesini ve Yiğit için verilen bugünkü dayanışmayı bir araya getiren görüntüler, hem nostaljik bir dokunuş hem de çağdaş bir anlatım sunuyor. Detaylara odaklanan portreler, karakterlerin hikayelerini gözler önüne sererken geniş açılar, mekanın duygusal derinliğini yansıtıyor.
CINEMATOGRAPHY
Görüntü yönetmenliği, hikayenin duygusal tonunu ve tarihi gerçekliğini destekleyen sinematografik dokularla zenginleştirildi. Dönemin melankolisini yansıtan loş ışıklar, bugünün umudunu temsil eden sıcak tonlarla dengelendi. Kamera hareketleri, izleyiciyi hikayenin içine çekecek şekilde tasarlanırken, her bir kare adeta bir tablo gibi planlandı. Geçmiş ve bugünün ruh hali arasındaki bağlantı, görsellikle güçlü bir şekilde hissettirildi.
ADVERTISING
Reklam kampanyası, Tek Yürek İmalat-ı Harbiye’nin hem tarihi değerini hem de bugünkü ilham verici mesajını ön plana çıkaracak şekilde tasarlandı. Dijital platformlardan sosyal medya kampanyalarına kadar her alanda duygusal bağ kurmayı hedefleyen yaratıcı içerikler oluşturuldu. Mesaj, “Geçmişten geleceğe birlik ve dayanışma” temasıyla geniş kitlelere ulaştırılarak hikayenin anlamını pekiştirdi.
O günlerde İmalat-ı Harbiyeli işçilerin Tek Yürek olarak verdiği bu mücadele, yalnızca sahadaki başarılarıyla değil, aynı zamanda halkın umudunu diri tutmasıyla da tarihe geçmiştir. Futbolun getirdiği birlik, beraberlik ve aidiyet duygusu, halkın içinde bulunduğu zor zamanları aşmasında bir umut ışığı olmuştur. İşçiler, yalnızca fabrikalarında ve sahalarda değil, yüreklerinde taşıdıkları milli davanın heyecanıyla da mücadele etmişlerdir.
Bu tarihî hikaye, günümüzde de hala yankı buluyor. İmalat-ı Harbiyeli işçilerin memleketleri için gösterdiği fedakarlık ve birlik ruhu, bugünün kahramanları olan taraftarlar, kulüp ve mahalle halkı arasında yeniden hayat buluyor. Kanser hastası küçük Yiğit için seferber olan bu topluluk, tıpkı o günlerin işçileri gibi bir araya gelip Tek Yürek olmayı başarıyor. Yiğit’in sağlığına kavuşması için verilen bu mücadele, futbolun ve dayanışmanın yalnızca bir spor değil, aynı zamanda insanları birbirine bağlayan bir güç olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Tek Yürek İmalat-ı Harbiye, hem geçmişin unutulmaz hikayelerini hem de bugünün kahramanlıklarını bir araya getirerek, dayanışmanın, inancın ve sevginin her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğini hatırlatan eşsiz bir hikaye sunuyor.